kekemelik

West (1958), kekemeliğin duygusal strest ile tetiklenebilen nöbetlerin eşlik ettiği, epilepsiyle ilişkili konvülsif bir bozukluk olduğunu düşünmüştür. West, kuramını kekemeliği olan kişilerde kekeleme anında gözlenen kan-şeker dengesizliğiyle ilişkilendirmiştir.

Bu kuram, kekemelikle ilişkili nöro-psikolojik, beyin dalgaları, kan kimyası, bazal metabolizma araştırmalarıyla ilişkilidir. Kekemeliğin nedenini, konuşma esnasında ortaya çıkan fizyolojik ve aerodinamik olaylarla açıklamaya çalışan araştırmacılar kekemeliğe, fonasyon, solunum ve artikülasyonla ilgili problemler olarak bakmışlardır.

Schwartz, kekemeliğin ses tellerindeki aşırı gerilimden kaynaklandığını ileri sürmüştür. Schwartza göre; çocuk gerilimli ses telleri üzerinde odaklaştırmak gibi bir eyilimle doğmuşsa, kaygı verici durumla karşılaştığında, konuşmak için ses tellerini bir araya getirdiğinde, fazla gerilim ses tellerinin aniden kapanmasına neden olur.

bu kapanmaya  laringospazm denir. Kekemelik laringospazma verilen tepkidir. Günümüzde akıcı konuşan bireylere kıyasla, kekemeliği olan bireylerin beyin aktivitelerinde ne gibi farklılıkların olabileceğini araştırmak üzere positron emission tomography (pet), functional magnetic resonance imaging (fmrı)? ve diğer beyin görüntüleme tekniklerinden yararlanılmaktadır.

Yapılan araştırmalarda, kekeleme anında sağ hemisferde ortaya çıkan sıra dışı aktivasyonun terapiyle ya da akıcılığı arttıran stratejilerle azaldığı ve temporal lobda yetersiz aktivasyon olduğuna ilişkin genel bir uzlaşma olduğu görülmektedir. Ancak, bulgular arasında önemli farklılıklar da bulunmaktadır. Ingham, bu durumun, konuşmayla ilgili nörolojik süreçleri incelemede kullanılan farklı yöntemlerin, sonuçları önemli ölçüde etkilemesinden kaynaklandığını düşünmüştür. (ıNGHAM, 2003).